19 Şubat 2011 Cumartesi 0 yorum

YUVARLAMA

Yuvarlanmayan sayılarla yapılan açıklamaları seviyorum; bu ürünün %36 fayda sağladığı kanıtlanmıştır, 47 dakika sonra yanındayım, seni 3 dakika bekleticem gibi... Saçma mı??? yoooo:)

0 yorum

İDRAK YETMEZLİĞİ

Kronik idrak yolları problemim var ciddi söylüyorum. Bazı şeyleri anlamakta zorluk çekiyorum, sorun yaşıyorum. İdrak tahlili yaptıracağım dedim güldüler. Ama öyle bir tahlil mevcut olsa yemin ederim yaptırırım. Yani düşünsenize bir laboratuvar var, idrak veriyorsunuz ( o nasıl verilecekse artık, isviçreli bilim adamlarının diş fırçasına bir açı daha eklemek yerine bununla ilgilenmesini rica edeceğim) iki gün sonra gelip sonucu alın diyorlar. Sizinkini bilemeyeceğim ama benimkinin sonucu belli: “Kronik idrak yolları enfeksiyonu” ya da daha kötüsü “idrak yetmezliği”. Hadi idrak yolları enfeksiyonu antifikirotik ile iyileşir de, “idrak yetmezliği” için idrak transplantasyonu gerekebilir maazallah. Neyse tü tü tü dağlara taşlara…

0 yorum

SÜNGER BOB

Gözümde arpacık çıktı, işten başımı kaşıyacak vaktim yok ve en katlanılmazı da Sünger Bob'daki Yengeç Burger'in tadını çooooooooooook merak ediyorum. İki gün önceki bölümünde Squidward tüm gece uyuyamamıştı tadını düşünmekten. Ahhhhhhhh

0 yorum

SIRADAN

Ben (35):"Derin seni dünyalar kadar seviyorum". Derin (6,5) "Ben se seni Satürn'ün halkası kadar!". Sanırım yaratıcılık bu olsa gerek ve ben ne kadar sıradanım... Vay behhh gidip kendime bi kadeh şarap alıyım.

0 yorum

SATILIK EVLER VE ERKEKLER

Satılık evler de erkekler gibi... Günde 4-5 ev geziyorum, henüz aşık olacağım bir tanesine rastlamadım. Hoşlandıklarım oldu, ilerde elini yüzünü düzeltirsem sevebileceklerim... Ama aşk başka bişey...

0 yorum

PAZARTESİ SENDROMLULAR İÇİN AFYONU PATLATMA LİSTESİ

  • Sağ baş parmağınızla sol kulak memenizi tutarken sol başparmağınızla sağ ayak parmağınızı tutmaya çalışın ( Beyni şaşırtalım ki açılsın)
  • Amuda kalkın ( Beyne kan gitsin )
  • 3 takla atın ( Niye üç ben de bilmiyorum, fiziksel aktivite işte)
  • Kahvenize şeker yerine tuz atın ( Yüzü ekşitmek, beyne giden damarları açar)
  • Balkondan aşağı sarkın ( Düşme korkusu adrenalin salgılatır, alrenalin canlandırır)
Saçma mı? Hıh sanki Pazartesi Pazartesi afyonu patlatmanın bi yolu var da ben bulamadım cık cık cık
0 yorum

OLAĞAN ANNESEL CEVAPLAR

  • "Hımm dur bakıyım evet Derin göbeğine gıdık kaçmış o nedenle bu kadar gülüyosun. Ameliyatla çıkarmamız gerekebilir".
  • "Evet tatlım 16 ına gelince Parise silahşör olmaya gidebilirsin ama şimdiden kumbarana para armaya başla masraflarını ben karşılayamam".
  • ‎"Derincim odandaki canavarları besleyip onlarla dost olmayı denesen böylece seni korkutmaktan vazgecebilirler belki".
  • "Evet canım evimizdeki örümcek çok sevimli gerçekten, buarda adını iyiki de 'patates kizartması' koymuşşun çok yakışmış.

    Vesaire vesaire vesaire...
0 yorum

LEO

Doğadaki en harika elbiseyi leopar giyer bence. Ah ne güsel bi desendir Leo, hastasıyım. Leo esintili paltom, ayakkabılarım, bluzum, telefon kılıfım v.s., hepinizin yeri bi ayrı...

0 yorum

KENDİM HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER

Kendim hakkında önemli bilgiler: Kahveyi şekersiz ama bol sütlü içerim. Çay pek sevmem. Türk kahvesi her öğlen içiyorum ama hala orta mı az şekerli mi sorusuna cevap veremiyorum. Tercih sorunum var sanırım ama bi yandan da bağımlıyım. Kitapları ilk aldığımda hep ortasını koklarım, hoşuma gidiyo. 1. sınıf ödevleri yapmaktan nefret ediyorum. Bunları bi kenara not ediverin eminim bi gün işinize yarayacak. EMİNİM

0 yorum

İYİ MAILLER

'N'apıyosun anne?' dedi. 'E-mail lerim gelmiş mi diye bakıyorum' dedim. '.iyi- mail mi gelmis kötü- mail mi?' dedi. Ahhh senin e-mail i algılayısını severim ben...
Ey ahali bundan böyle bana e-mail degil iyi-mail gönderin. Kötü-maileriniz varsa başka kapıya:))
0 yorum

HAYALLERİM GERÇEKLERİM VE BEN LİSTESİ

• Küba'ya gidip sokak müzisyenlerine dansla eşlik etmek (bi de becerebilirsem paha biçilmez pürolarından tüttürebilirim)

• Şarkı söylemeyi öğrenip bir piyanoya uzanıp jazz söylemek (ahahaha kendimi hayal ettim de:D)


• Annemle eskisi gibi anakız olma (imkansız:( )


• Haftanın hergünü flamenco yapacak bi alanımın olması, gitgide kendimi geliştirip iyi bi dansçı olmak (evet alan gerekiyo, terlikle yaptığım çalışmalar sonucu komşular bu gürültü ne diye eve gelmişti)

• Önce İskoçya’ya sonra da uzaya gitmek (neden olmasın, belki İskoçlar o dönemde uzay turizmi yapacaklar!:) )

•TR'yi gezmek (doğu da dahil büyük bir bölümünü gezdim, geri kalanını görmek isterim)
Bir sinema filminde oynamak (ehüehü)

• Noel dönemlerini hep Almanya’da geçirmek (yapıyorum:) )
• Balinaların yüzdüğünü görebileceğim bi ülkeye gitmek (bana kuyruk sallasınlar istiyorum:))


• Kardeşimin çocuk yapması (önce iyi bi koca adayı bulması gerekcek)


• Jude Law’ın bana aşkını ilan etmesi (olabilitesi var:) )


• Bir çocuğa koruyucu ailelik yapmak (araştırdım çok meşakkatli bi süreç, bi de koruyucu ailelik yaptığın çocuğu sonradan evlat edinmene izin vermiyolar. Bir süre sonra da elinden alıp başka birine evlat verme ya da öz ailesine geri verme gibi hakları oluşuyor. İyi düşünmek lazım)

• Kısa hikayelerimi bir kitapta toplamak ya da kıçımı kırıp bir roman yazmaya çalışmak


• Derin’le Disneyland’a gitmek

• Vedat ve İsmet’in acayip hikayelerini kağıda dökmek (hatıralarım giderek zayıflıyor, hatırladıklarımı yazınca onların anlattıkları gibi etkili olmuyo:( )


• Derin dalış yapmak (önce klastrofobimi yenmem lazım)


• Biraz kol kası yapmak ( bu tembellikle kol kası filan yapamam en iyisi göbekte baklavası olan bi yakışıklı hayal etmek)


• Yeniden Londra’ya gitmek (olabilitesi var)


Derin'i sırtıma atıp backpacker misali dünyayı gezmek

İlerleyen dönemde listem yani hayallerim uzayabilir… Hayal yok, yaşam yok
0 yorum

HAYALİMDEKİ EV


Aşık olabileceğim evin özellikleri: 

- İlk gördüğümde dilim tutulsun, kalbim yerinden çıksın, güzelliğine hayran kalayım
- Şöminesi olsun, soğuk kış gecelerinde karşısında sıcak çikolata içmek isteyen kızımı mutlu edeyim
- Fiyatı güzelliğine rağmen düşük olsun, beni fazla zorlamasın, ekstradan o bu şu masrafları çıkmasın
- Kocaman bir balkonu olsun, hele bir de terası olursa dibim düşer, nefesim kesilir- 
- İşime, babama, en yakın arkadaşıma, haftasonları kıyısından köşesinden mutlaka geçtiğim çocukluğumdan beri uzaklaşamadığım, şimdilerde göbeğinden otobüs geçen, karşı vitrine bakmak için karşıdan karşıya geçerken ezilme tehlikesi geçirdiğim, Tunalıma yakın olsun
‎ - O da beni sevsin, iyi elektrik göndersin, makyajı silinince orası burası patlayıp canımı sıkması
- Ve en önemlisi her gün uyanıp o evde yaşadığım için kendimi şanslı hissedeyim, akşamları koşarak eve döneyim.

Çok mu şey istiyorum ki acaba eğer hakkaten satılık evler erkeklere benziyorsa hepsini tek bir evde bulmam mümkün olmayacaktır:))
0 yorum

HATALI KOLLAMA

‎"Hatalı kollama" yapan aileler yüzünden bir sürü sorumsuz genç peydah oldu. Aileler gereksiz korumacılık ve kollama yapmasın, çocuklar fanusta büyümesin. "Hatalı kollama" ya son diyorum. Bi de kürk giyilmesine karşıyım

0 yorum

HASTALIK

Kinsel yolla bulasan bi hastaligim var benim! Birine kin duydugumda parmak uclarim kasiniyo ya bi de burnumun ucu. Ne acayip. Sonra bu kasinti kollarima bulasiyo ve sonra gözlerim kirpismaya basliyo sonra vücudumda killar cikmaya basliyo sonra kurtadama dönüsüyorum.Saka saka abarttim biras

1 yorum

ERKEKLER BENİ TAŞIYAMIYOR

Erkekler beni tasiyamiyo, ciddi söylüyorum. Hep ayni hikaye. Bundan sonra hayatimda beni tasiyabilecek bi erkek olsun istoyorum. 67 kg ben ya biraz calissalar kaldirabilcekler:)

0 yorum

DÜNYA KADINLARI HAKKINDA...

Dünya kadınları hakkında genel bilgiler: Moldovyalı kadınlar tırnaklarını salonun ortasında altına gazete koymadan kesiyolarmış. Öyle tırnaklar halıya saçılıyomuş, tohum gibi. Burdan moldovyalı kadınlar pistir sonucunu çıkarıcam, sevmeyin siz onları

İtalyan kadınları yemek yerden şapur şupur sesler çıkarıyolarmış. (Iykk)
Çekikler haftada bi kere zorla yıkanıyolarmış, (aman allahım)
Amerikalı kadınlar sosis gibi kokuyolarmış, (sosis gibi ten kokusu dayanılacak gibi değil)
Almanlar kıllarını hiç almazmış ( örseler hiç değilse düzgün durur, düzen takıntım var benim)

Nerden mi biliyorum, arkadaşlarım söyledi.
Bi de Türk kadınlar iyidir!

0 yorum

DERTLER BENİM YAPMAK

‎"Dertler benim yapmak" diye bişey var Şeb ve benim literatürümüzde. Birgün olması için sözleşip hala edinemediğimiz eski Orhan Baba şarkılarını yotube ya da fizy den indirmek suretiyle, yaşlı gözler eşliğinde içkimizi yudumladığımı zamanlardır. Evet evet bildiniz "severek ayrılalım", "bir teselli ver", "dertler benim" vs. Büyüksün Orhan Baba diyerek kendisine olan saygımı burdan bildirmek isterim...

0 yorum

DELİLİK DURUMLARI

Biraz deli olmayan biriyle işim olmaz benim derken şaka mı ediyomuşum. Bknz.:
Türkçeyi aksansız konuşan ve yüzde yüz Alman olan bir arkadaşım TR de yaşadığı gençlik dönemlerinde ülkücü ocaklarına kaydolmuş, baba ülkücülere taş çıkartırmış
Hamile arkadaşlarımdan biri tekila aşeriyo

Bir tanesi evinde sabun üretti, böyle ambalajlı filan
Bir diğeri projektör üretti ( şaka yapmıyorum ev üretimi projektörle film seyrettik) ve evinde küçük çaplı bi hayvanat bahçesi kurdu
Farklılık iyidir...

0 yorum

BÜYÜMEK

Vereceğim en zorlu karar Winx kızlarından hangisini beğendiğim, en büyük sıkıntım iki sayfa daha ödev yapmak zorunda olmak, en korktuğum şey öğretmenimin bana kızması, annemle yaptığım en önemli kavga soğuk havalarda yazlık ayakkabı giyicem diye tutturmalarım yüzünden çıkmış olsa, koltukta Sünger Bob'u seyrederken uyuyakalsam. Keşke Derin olsam...

0 yorum

BAYRAM

Derin cicilerini giydi, çantasını boynuna astı. Kalan akrabalarımıza el öpmeye gidiyoruz. Minik avuçlarını kolonya almak için uzatacak, mendil içinde bozuk para toplayacak, bol bol da şeker çikolata yiyecek. Eee adı üstüne şeker bayramı. Hergün bayram olsun istiyor. Ah gözlerindeki ışığa bayılıyorum...
0 yorum

AYNI FABRİKANIN MAMULLERİ

Çantasını omzu yerine koluna asan, genellikle sarı ya da turuncu perçemleri yer çekimine rağmen gökyüzünü gösterecek biçimde özenle fönlenmiş, kelimelerdeki vurguları yanlış yerlere koyan ya da özellikle yayarak tonlayan, şortları ve topuklu ayakkabılarıyla seri üretim gibi görünen ve karşısındakini tepeden tırnağa süzüp tartışmak için fırsat arayan kızlar, Çok iticisiniz çooookkk

0 yorum

ANKARA HAVAALANI

İstanbulla kıyaslayınca bizim havaalanı Spa merkezi gibi görünüyo yemin ederim. Zaten pek az olan yolcular parmak ucunda yürüyo neredeyse. Bi sessizlik ve huzur hakim. Ortadaki havuz, kenarında oturup meditasyon yapma hissi uyandırıyo. Hiçbir uçağın aktarmasını Ankara'dan yapmayıp, tüm yükü İstanbul havaalanına bindirdikleri için yetkilileri tebrik eder, bu huzuru bize yaşattıkları için saygılarımı sunarım.

18 Şubat 2011 Cuma 2 yorum

EL SALLA BİZE AYDEDE’NİN YANINDAN

14 Ekim 2003. Gelmesi gerekiyor ama bir türlü gelmedi. Tam 10 gündür onu bekliyoruz. Doktor ayın 4’ünü muhtemel doğum tarihi olarak belirlemişti ama hala bir belirti yok. Meraklı telefonlardan çok sıkıldım. Arayanlara vazgeçmiş doğurmayacakmış dedirtiyorum. Sanki doğurup doğurmamak benim elimdeymiş ya da bu kadar gecikmesi benim suçummuş gibi...

Gece saatlerinde düzenli aralıklarla hafif sancılar başlıyor. Ben de dahil kimse inanmıyor geleceğine. Ağrılar arttıkça geleceğine ikna oluyoruz. 14 saatlik ciddi bir sabır ve güç sınavından sonra kanlı başını göğsüme koyuyorlar. O an tek istediğim şey biraz dinlenmek ama ne mümkün, besleyip ilgilenmemiz gerek. Artık çok büyük bir sorumluluğumuz var. Herşey onun etrafında dönüyor. Sen her saniye benim yanımdasın. Merak ediyorsun, ilgileniyorsun, baba oldun şaşkınsın.

Hergeçen gün yeni bir şeyle karşılaşıyoruz. Çok yorgunuz ama inanılmaz mutluyuz, bize gülücükler atıyor. İlk adımlarını gördüğümüzde ise iyiden iyiye büyüdüğüne inanıyoruz. İlk kelimeler ağzından döküldüğünde şaşkınız sanki hiç konuşmayacakmış gibi.

Bugün 3 yaşını doldurdu sevgilim. Hayatımda üstesinden gelmem gereken en üzücü günlerden biri, en mutlu günlerinden biri olması gerekirken. Herkes partinin nerde olacağaını soruyor. Kızımızın hastalığını bahane ederek gelecek haftaya ertelediğimizi söylüyorum. Sanki tam doğduğu gün yaparsam sensizliğimizi daha çok hissedecekmişiz gibi geliyor.

Sensizliğimi anlatmamı istiyorlar. Nasıl anlatayım ki sensizliği, sana anlatırım diye biriktirdiğim hikayeleri, hergece yatağın yine sadece benim olan tarafında uyuduğumu, sadece iki kişi için yemek pişirdiğimi, artık gömlek ütülemediğimi, ağır koltukları kendim taşıdığımı, elektronik eşyalarla boğuştuğumu, akşamları birlikte uzandığımız koltukta sadece kendime yer bulamadığımı, arkadaşlarla artık yalnız buluştuğumu, kızımızın her kullandığı yeni sözcüğün senin yokluğunu hatırlattığını, birlikte olduğumuz fotoğrafların hiçbirini, geçmişte bir aile olduğumuzu hatırlattığı için, kaldıramadığımı, akşamları artık 7:30’da kapıyı çalmayışını ve hiçbir zaman da çalmayacak olduğunu nasıl anlatayım ki?

Sevgilim, kızımız çok akıllı bir çocuk oldu. Bazen bana annelik yaptığını düşünüyorum. Herşeyi hatta senin gidişini bile olgunlukla karşıladı. Aydedenin yanında olduğuna, ona el salladığına inanıyor, garip bir şekilde bu hayale ben de inanmaya başladım. Hergece aya bakmadan rahat edemiyorum, gördüğüm zaman içimi huzur kaplıyor.

El salla bize Aydede’nin yanından bugün sevgilim. Derin’le birlikte seni pencerenin önünde bekliyor olacağız.

17 Şubat 2011 Perşembe 3 yorum

SAĞ SOL MESELESİ


Şu hayatta her türlü denemeye, arkadaşlarımın “aaa ne varki onda ben sana öğretirim” nağralarına ve tüm çabalarına rağmen bir türlü öğrenemediğim üç şey vardır:
  1. Türk kahvesi pişirmek ( Tamam pişiriyorum o kadar salak değilim, kahveyi koy suyu koy şekeri koy vs. bilmişliklerinizi kendinize saklayınJ Yapamadığım köpük. O kahverengi şeyi en son ikinci fincanda görebiliyorum, üçüncü fincandan sonra bildiğin çamur!)
  2. Kozlu oyunlar (Evet akıl işi biliyorum ve yeterli akıl bende mevcut değil maalesef. Tatmin oldunuz mu? Üç beş sekiz bile oynayamıyorum ben ya. Ama bi dakka süper konken oynarım. Hakkımı yemeyelim şimdi)
  3. Tavla (En son “e bari kız tavlası öğren sen” diye noktayı koydu arkadaşlar sağolsunlar. Peki ben kız tavlası öğrendim mi? “Hayır”J)
Bir de sağım solum belli değil benim . Yani belli tabii sağ elim yazı yazdığım el. Karıştırınca hemen sanki imza atıyormuş gibi elimi kalem tutar pozisyona getirip titretirim. Fakat bu hareket bana zaman kaybettirdi yıllarca. “Ne kadar zaman kaybettirmiş olabilir ki peh ? ” demeyin duyuyorum.
Peki şimdi iki farklı hikayeye bakalım:
Bir otobüs dolusu italyanla batı turu yapıyorum. Rehber olduğum için haliyle önce ülke hakkında genel bilgi veriyorum, sonra çevreyi tanıtıyorum, yol boyunca da elimde mikrofon etrafta anlatacak tarihi kalıntı, tarla ( şaka yapmıyorum tüm tarlaların ne tarlası olduğunu sorarlardı, bence hepsi pamuk tarlasıydı ya neyseJ), bitki ( salla gitsin) hakkında bilgi vermeye devam ediyorum ( sıkıysa verme). Dedimki “sağımızda bir kümbet kalıntısı var”. Ukala heriflerden biri atladı ( ay italyanların da ukalası fena olur ıyyk), “ o kalıntı solda rehber hanım!”. Ya salaklığa vuracaktım ya da aklımı kullanacaktım. “ Evet tabiiki solda da var, bunlar karşılıklı iki kümbetler. Önce eskisi hakkında bilgi vereyim dedim, izin verseniz sağdaki hakkında da bilgi verecektim.” “Soldaki!” diye düzeltti yine yavşak. Yani elimle o titretme hareketini yapmak için zamanım olmadığımdan iki kere tongaya düştüm.
İkinci hikayeden aslında çok var. Genelde taksicilerle kavga ederek sonuçlanır. Yani bir taksiye binerim. Elimle diyelim ki sağ tarafı gösterirken ( elim dolu olduğu için titretme hareketini yapmaya yine vaktim yok dikkatinizi çekerim ) ağzımla sola döneceğiz deyiveririm. Adam da dilimin söylediğine güvenir sağolsun. Sonra adama çıkışırım yanlış yöne girdi diye. Sonra da söylene söylene taksiden inerim adamın savunma yapmasına izin vermeden. “ Ama abla sen bize sol…” diye başlar cümleleri, hiç çekemem.
E peki ben hayatım boyunca yaşamış olduğum hüzünlü sonlarla biten bu hikayelerin tekrarını yaşamamak için nasıl bir dahiyane fikir buldum. Dövme! Evet ya dövme yaptıracaktım, böylece bileklerimde yönler yazacaktı ve ben bir daha hiç karıştırmayacak, el titretme hareketi yapmayacaktım. Allahım ne güzel bir fikirdi bu. Kendimle gurur duydum. Dövmeciyle fikrimi paylaşırken diğer müşteriler de dahiyane bulup beni iyice gaza getirdiler sağolsunlar. Fontu montu seçtik, transfer ( öyle bön bön bakmayın transfer şu demek: kağıda dövme yapılacak şekli çıkarıyolar sonra uygulanacak bölgeye yapıştırıyorlar çıkartma gibi yani )yapmak için sağ sol yazılı kağıtları bileklerime yapıştırdı. İğneyi hazırladı tam başlıycaz ben bi aksilik olduğunu farkettim Allahtan. Hemen bi el titretme hareketi, baktım titreyen elimin olduğu tarafta “sol” yazıyor. Alçak dövmeci hayatımı karartacaktı ya. Dedim ki ne oluyor bu bilek sağ bileğim değil mi? “ Sana bir sır vereyim mi dedi, ben de sağımı solumu bilmiyorum!”. Bingo! Koca Ankara’da bula bula sağını solunu bilmeyen bir dövmeci buldum ! Yalnız düşünsenize sağıma sol soluma sağ yazsaydı. Ay düşünmek bile istemiyorum, yok yok el titretme hareketi bile kurtaramazdı beni.
0 yorum

FACEBOOK KULLANICI PROFİLLERİ


36 yaşındayım Facebook bağımlısıyım.


Bence benim gibi birçok insan var ama tüm kullanıcı profilleri birbirinden farklı ve kişilerin karakterleri de profillerindeki duruşlarını ele veriyor. İşte size gözlemlediğim kullanıcı profilleri:


-Ciddi FB bağımlıları ( hergün en az iki kere status değiştirirler, tüm özel hayatlarını gözler önüne sererler, yorumlara cevaplar yazarlar, FB olmadan duramazlar, genelde iphone ya da blackberry kullandıkları için hiçbişeyi kaçırmazlar Allahtan!)

-Pasif Aktivistler ( Bunlar sadece toplumsal içerikli! mesajlar paylaşırlar, bayrağa, Ata’ya olan saygılarını da, millet sevgilerini de burdan paylaştıkları gibi yönetim yanlısı ya da karşıtı fikirleri de paylaşmak suretiyle FB den de olsa bişeyler yapmış olmanın rahatlığını yaşarlar.

Allahtan varlar yoksa halimiz haraptı valla)

-Takım yandaşları ( Takım sevgileri o kadar gelişkindir ki akıllarına başka bişey yazmak gelmez gelemez)

-Cool duruşlular ( Bunlar nadir olarak status paylaşırlar, hatta o kadar coollardır ki status yazsalar ve yorumlar gelse dahi cevap yazmazlar. Genelde konuşmak yerine “like” butonunu kullanırlar. Hafta sonu hangi partiye kaktılacaklarını da takip burdan edebilirsiniz)

-Alakasızlar ( Çok nadir olarak bakıp çıkarlar, pek bişey de anlamazlar zaten. Genelde fotoğrafları incelerler)

-Dikkat dikkat (Bunlar sadece dikkat çekmek isterler, tuhaf ve alakasız yorumlar yazarlar, genelde karşıt fikirdedirler, farklı olduklarını kanıtlamak isterler)

-Arkadaş bağımlıları ( Tek yaptıkları birilerine arkadaşlık isteği göndermektir, sürekli birileriyle arkadaş olurlar)

-Çapkınlar (Bunların ne yaptığı belli)

-Fotoğraf tutkunları ( Bunlar sadece fotoğraf paylaşırlar, nereye gitmişler ne yapmışlar, fotolarından takip edebilirsiniz. Kendilerini pek bi beğendikleri için yorumlara gelen cevapları genelde “canım çok teşekkür ederim”dir.)

-Video severler ( Sürekli ama en çok da “ay canııımmm yerim seni” başlıklı kedili köpekli video paylaşırlar. Iyykk)

-Bi de oyun manyakları var… Sürekli oyun davetiyesi gönderirler (Çok sıkıcılar çookk)

-Sinsiler ( Bunlar ne bir yorum yazar, ne foto koyar, ne status yazarlar. Hayalet gibilerdir, sürekli ordalardır, takipteee. Bırrrr korkutucu)


Yanlış mıyım? Ahahahahaha

 
;