Ey öz benliğim,
Birinci vazifen tüm istikbalini, tüm benliğini ilelebet
muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu
temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum
etmek isteyecek, ailevi ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, benliğini
koruma görevini üstlenir, zorlu durumlarda mevcudiyetini koruma ve müdafaa etme
durumuna düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve
şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette
tezahür edebilir. Varlığına ve bütünlüğüne kastedecek insanlar, bütün dünyada
emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Bu insanlar cebren ve
hile ile seni değersiz hissettirip, korku içinde bırakarak aziz benliğinin
bütün hücrelerine acı ve yetersizlik hisleri aşılamış, yıllarca oluşturduğun
tüm koruma duvarlarını yıkmış, tüm korkularını harekete geçirmiş, ruhunu
savunmasız bırakmış ve fiziksel bedeninin her köşesini bilfiil işgal etmiş
olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, ruhunun,
zihninin ve bedeninin üzerinde söz hakkına sahip olduğunu iddia edenler gaflet
ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu şahıslar şahsî
menfaatlerini, özünün istek, arzu ve geleceğe yönelik tüm planlarının üstünde
tutabilir. Tüm varlığın ruhsal çöküntü içine girmiş ve ne yapacağını bilmezlik
içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey tek gerçekliği kendi olan, tek başınalığının keyfini
çıkarıp bundan keyif duyan, özünün evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde
dahi, vazifen kendi benliğini koruyup, kendini olduğun halinde sevip kabul
etmek , yetersiz ve değersiz olduğun fikrinden kendini kurtarmaktır! Muhtaç
olduğun kudret, yüreğindeki asil öz sevgide mevcuttur!