28 Kasım 2014 Cuma 0 yorum
Rezervasyonda hata yaptığı için beni çok zor durumda bırakan görevliye sakince "beni çok durumda bıraktığını" hatırlattım ve çözüm için yardım istedim. Bu olay bir kaç zaman önce yaşanmış olsaydı telefonda bile o kadıncağız sağ çıkamazdı emin olun. Zira geride bıraktığım çok leşim vardı. Hata yapanlara karşı katı tutumumun aslında kendime karşı hata affetmez tavrımdan kaynaklandığını fark ettiğimden beri insanlara daha hoşgörülü davranmaya çalışıyordum. İnsandım ve karşımdaki de insandı. Bunu kendime sık sık hatırlatmam gerekiyordu yoksa sıfır hata beklentim yüzünden kendimi ve iş hayatımda başkalarını paralamamam işten değildi. Özel hayatımda sorun yoktu çünkü hatalar zincirleme hatalara neden olmuyordu ve hatalar sadece beni ve evi ilgilendiriyordu ama iş ortamında ufak bir hata bile başkalarını etkiliyordu ve bu çok büyük bir stres hissetmeme neden oluyordu. Gün bitmeye yakındı ama sabır sınavım hala devam ediyordu. Akşam trafiğinde her deliğe yanlış giren, ilk seferde asla bir sokağı bulamayan Bay Taksi Şoförüne yine sakince laf anlatmaya çalışıyordum ama bu benim Kızılay da bir kaç zafer turu atmamı engelleyemedi. İnanç sistemime göre hepimiz birdik, ben vücuttaki tırnaksam örneğin o da tırnaktı ve diğer tırnağa zarar vermem bütüne yani temelde yine kendime zarar vermem anlamına geliyordu. Bu gerçeği bilmeme rağmen Kızılayda o sokak benim bu sokak senin gezerken sinirlerime hakim olmakta çok çok zorlanıyordum. Ve Bay Taksi affetsindi ama kendisini elimden gelse evrenimden fırlatıverecektim çok net! Yıpranmış sinir sistemimle bebeme yemek yapmak için mutfağa girerken bir yandan da diğer insanları ve kendimi incitmeden hayat oyununa nasıl devam edebilirim diye sesli düşünüyordum ki beklediğim cevap hemen gözümün önünde beliriverdi. "Love". Mıknatıslı harflerle buzdolabımın üzerine "Love" yazmıştım ama bir süredir "L" harfi kayıptı ve geri kalan"ove" yazısı sinirimi bozuyordu. Günlerce eksik harfi aradım, yoktu. Sanki yer yarılmış içine girmişti. Sevgiyi tekrar oluşturmam kolay olmayacaktı anlaşılan. Yine de "ove" yazısını öyle bıraktım bir gün tamamlanacağını umut ederek. İşte bu gün tam bu gün sevgi, dolabımdaki yerini almıştı. Sanırım Safiye Hanım, Cevizin gizlice yürüttüğü bilimum malzemeyi sakladığı paralel evreni keşfetmişti. "Sevgi" dolabımdaki yerini almıştı peki ya kalbimdeki yerini? Eğer orda da tastamam alabilseydi, bu gün öyle korkmuş, öfkeli ve çaresiz hissetmeyecektim. Neyseki evren bana işaretler yoluyla unuttuğum anahtar kelimeyi hatırlatmanın bir yolunu bulmuştu. O an her şey huzura kavuşmuştu ve ben artık ne öfke ne de anksiyete hissediyordum. Ah hayat ne güzeldi. Aşktı, çiçekti, böcekti. Şaka şaka, hala biraz Bay Taksiyi evrenimden atmak istiyorum ve Bayan Rezervasyon canımı sıkmaya devam ediyor, ama biraz! "Love" yazısını görmek bile kalbimi ısıttı tınısını çok severim ben. Bir de işaretler... Onları da severim...
25 Kasım 2014 Salı 0 yorum

KAYIP CENNET



Cennet bir mekan değil, iç huzur ve huşu halidir. Cennete girdiğinde yani zihninin algısını geçmişe odaklamayıp, gelecek kaygını bertaraf ettiğinde ve sadece olanı yaşadığında dünya sanki aniden HD yayına geçmiş gibidir. Kişi ve olayları zihin süzgecinden geçirmeyip hakikat penceresinden baktığinda renkler canlılaşır ve o zamana kadar izlediğin yaşamının aslında siyah beyaz, eski teknoloji bir film olduğunu farkedersin. İşte bu noktada tüm yaratımı huşu içinde izlersin, yaratılan her şey bir mücevher gibi ışıldamaktadır ve sen bu zamana kadar nasıl bu kadar kör olup, gözündeki perdeyi kaldıramadığına ve hemen yanı başındaki cenneti farkedemediğine hayıflanırsın. Ve ola ki zihninin konuşmasına hatta seni kandırmasına izin verir, sana yasak meyveyi sunan şeytana boyun eğer, nefsine yenik düşersen cennetten tekrar kovuluverirsin. Cennetten kovulup ateşlerde yanman an meselesidir. Gerçekliğini yaşadığın dünya bu durumda seçimlerin doğrultusunda oluşturduğun cennetler ve cehennemler döngüsüyle devam ederken, yaratıcının sana vermiş olduğu özgür irade hediyesini cennet yaratacak seçimlerle kullanmamak aptallık olur. 

Cehennem: Konuşan zihnin eline düşmüş, ateşlerde yanan bir benliğin içinde bulunduğu ruhsal durum

Cennet: Konuşan zihnin varlığını bilip fakat algısını o karmaşadan uzaklaştırmayı başarmış, hayatın olağan akışına güvenip kendini teslim etmiş benliğin dinginlik hali, iç huzur

Acı: Hayatın akışına direnerek olacak olanın önüne geçmek için harcanan beyhude çabanın bünyede yarattığı, fiziksel etkileri de olan, duygu durumu

Özgür irade: Yaratıcının insanoğluna bahşettiği, dünya oyununda seçim/ sonuç olgusunu deneyimlemesini sağlayan bir lütuf, mücevher

Cennetin yaratılması: Olacak olanın zaten kişi ve bütünün hayrına olacak şekilde sonuçlanacağını bilen benliğin, nefsin onu korkuya sürükleyen zihin oyunlarına gelmeden varlıklarını kabul edip, kendi özgür iradesiyle iç huzuru yani cenneti seçmesi hali



'Cennet bulman gereken bir yer değil, yapman gereken bir seçimdir.'
 
;