5 Eylül 2012 Çarşamba 0 yorum


Deyiş ya da Atasözü işte deyip de geçeriz ya biz. Ya da klişe deyip burun kıvırır, kulak tıkarız. Oysaki en klişe laflar en çok gerçeği yansıtan ve en vurucu olanlarıdır. Yalnız o lafın kıymetini, değerini anlamak, içine girmek, sana bişey ifade etmesini sağlamak için sadece o tecrübeyi yaşamış olmak gerekir. Biraz bulmaca gibi konuştum ama asıl ifade etmek istediğim şu. Eğer bir tecrübe özellikle de acı ve benzer bir tecrübe yaşamamışsan o Ata’nın ne demek istediğinden bi sikim anlamazsın. Nasreddin Hoca’nın bir hikayesi vardır benim demek istediklerimi bir çırpıda anlatıveren. Hoca damdan düşer ve koşup yardıma gelenlere “bana hemen damdan düşen birini getirin, benim halimden bir tek o anlar” der. Ben bugün bir idrak yaşıyorum. “Allah acısını unutturmasın” sözünün idrakini. İki ay arayla iki büyük acı yaşayan kuzenime bakıyorum ve bu idraki dibine kadar hissediyorum. Amcamı kaybettiğimizde söylemişlerdi. Şimdi yengem aynı hastalıktan cebelleşirken ve henüz iki ay olmuşken bunu söyleyen Ata karşısında şapka çıkarıyorum ve yumruk yaptığım sağ elimi kalbimin üzerine iki kere vurup ileriye uzatarak “respect” diyorum hiphopçular gibi. Babasının acısı anasının acısı unutturuyor işte. Hala klişe mi o laf? Hiç sanmıyorum, pek de güncel, pek de cuk oturmuş!
Keşke bişeyler biz tam olarak o tecrübeyi yaşamadan idrak boyutuna geçse ya da biz başkalarının tecrübelerinden tam olarak faydalanabilsek. Aslında empati yeteneğimiz az da olsa buna olanak sağlıyor ama yine de tam olarak kendimiz tercübe etmeden bazı şeyleri hiç anlayamıyoruz.
Bugünki felsefi konuşmalarıma sevdiğim ve konuyla bağlantısı olduğunu düşündüğüm  başka bir atasözüyle nokta koymak istiyorum:
“Bir ser encam, bin nasihatten evlâdır” ( Türkçe meali “Önemli bir deneyim, bin öğütten üstündür.”)
RESPECT!!!
2 yorum

OKUL



Bense kızı yine de okula yollayıp, sezgi ve düş gücümün gelişmesi, aşkın ve düşüncemin yaratıcı bi nitelik kazanması için "aylaklık" yapmak istiyorumJ
4 Eylül 2012 Salı 4 yorum
Bazen çizgifilmlerdeki gibi heryer kupkuruyken, sadece benim başıma yağmur yağıyomuş gibi hissediyorum
2 Eylül 2012 Pazar 0 yorum

HAREKET

Hani şöyle tipler vardır ya: Sen kendince ilginç bi hikaye anlatmaya başlarsın. Adam lafını bitirmeni bile beklemiycek belli ki,ha girdi ha girecek lafa heyecanlı, eli ayağı ayrı oynuyo. Tek istediği kendi hikayesini anlatmak. Sen tam son cümlene noktayı koyarsın söylediklerine hiç tepki vermeden direk " o diil de bak şimdi bi keresinde" diye lafa başlayıp kendince kıyak bulduğu hikayeyi sana ENJEKTE etmeye çalışır. İşte ben o tiplere ayak parmaklarımla hareket çekip kendi kendime eğleniyorum. O da kendi hikayesiyle eğlendiğimi sanıyor. Ayakkabı olmasa daha kolay olurdu tabii
 
;