22 Mart 2011 Salı

BÜYÜMEYİ REDDEDİYORUM, O KADAR!!!


Bir yaş daha büyüdüm ya ben. Hani 36 oldum ya, artık büyümeyi reddediyorum. Buarada “büyümek” kelimesini kullanıyorum dikkatinizi çekerim. Yaşlanmak kelimesini kesinlikle kullanmayı da “büyümeyi” reddettiğim gibi reddediyorum.

Reddetmemin nedenleri gelecek yılların bana getireceklerinden korkmam değil sadece, yaşlılık belirtileri de değil, öyle çok sevdim ki ben otuzları, öylesine güzel görünüyorum ki kendi gözüme, başka bir yere gitmek istmiyorum artık, burda kalmak istiyorum. 40 ların daha da harika olduğunu söylüyor 40 lardan arkadaşlarım. Ama yine de inanmak istemiyorum. İkinci yarısına geçtiğim şu günlerde kendi gözümden kendime bakıyorum. Veeee

30’larımda kendim:

  1. Bir çocuk doğurduğum halde, tüm çatlak, sarkık ve selilütlerime rağmen vücudumu seviyorum. Tamam bir kaç kilo (bir kaç diil yaklaşık 8 kg, itiraf ediyorum) versem diye kıvranıyorum ama 18 imdeki gibi şikayetçi değilim. 18’im de baktığım eleştirel gözlerim, yerini anlayışlı ve kabullenen bi çift göze bırakmış. Yani “bu çatlaklar bana yılların kattığı…” falan filan gibi geyikler yapmıycam. Keşke olmasalardı, onları hiç sevmiyorum. Ve fakat onlara bakış açımı seviyorum. 18 imdeyken çıkan düdük bi sivilce için günümü nasıl rezil ettiğimi hatırlıyorum da. Kapatmak için kıvranışımı falan filan. Ama şimdi bakıyorum aynaya, diyorum ki “siktir et”. Evet bu kadar basit işteJ SİKTİR ET!
  2. Yüzümü seviyorum. Oturmuş derin bakışlarımı, biçimini son bikaç yıldır kazanmış kaşlarımı. Biraz gıdığım çıkıyor, aldırmayı 50 lere bırakıyorum. Henüz gözümün çevresindeki kaz ayakları belirgin değil ama gülünce kendini belli ediyor yavaştan. Benim gibi sürekli kahkaha atan tüm insanların yüzünde oluşan en derin çizgiler dudak kenarındaki dikey çizgilerdir. Onları pek sevmiyorum sanırım dolgu yaptırıcam bi zaman sonra. Ama gülünce yüzümü çok beğeniyorum. Sanki gözbebeklerimin içinde bir ışık yanıp sönüyor. Bakışlarımı inceliyorum bazen öyle ilginçler ki. Mutlu, hüzünlü, bilge, ahmak, tecrübeli, tecrübesiz, anlamlı, anlamsız, yorgun, enerjik hepsi ve tümü birarada. Tüm zıtlıklar aynı oranda yerlerini almış. Bunun otuzlara özgü olduğuna karar verdim. Çünkü büyüdükçe sanki hüzün, bilgelik, tecrübe, anlam ve yorgunluk artacakmış mutluluk, ahmaklık, tecrübesizlik, anlamsızlık ve enerji azalacakmış gibi bakışlarımda. Azalmasın istiyorum, çocuksu olan herşey kalsın.
  3. Ellerimi seviyorum. Gerçi kocamanlar, yani hep kocaman oldular, tüm okul hayatım boyunca tüm oğlan çocuklarından uzundu parmaklarım, maret soyulmuş sosi kıvamı. Ama ben dokunmayı bilmelerini seviyorum. Derinin yüzünde gezerken parmaklarımın kalbime bağlanmasını, Flamenko yaparken ustaca kıvrılmalarını, yemek pişirirken hızlı hızlı hareket etmelerini, kucaklarken diğer bedenleri, sıkı sıkı kavramalarını seviyorum. Dokunmayı bilmek gerek, dokunmak en özellikli duyularımızdan biri bence. Hiç bi filmde uzaylıları sevişirken görmedim mesela. Bi filmde beyinsel sevişmemi ne öyle bişey vardı. Yani tüm tecrübe ve hisleri birbirine aktarılıyodu telepatiyle. Dokunmadan olur mu yahu, ellemeden hissedilir mi?J
  4. Ayaklarım… Onları ne yapsam da pek sevemedim idare etsinler işteJ
  5. Ruhumu seviyorum, ah en çok ruhumu seviyorum. Melek ve şeytan karışımı olmasını. Ne tam genç ne de yaşlı olmasını. Artık aptalca şeyler yapmayacak kadar akıllı ama aynı zamanda hala aptalca şeyler yapabilecek kadar çocuksu olmasını. Bu özellik de 30 lara özgü bence. Bişeyleri yapabilecek kadar olgun ve onları hala yapabilecek kadar genç. Zaman ilerledikçe olgun kısmının altı çizilecek ama bazı şeyleri yapamayacak kadar yaşlı olacağım. Şimdilik ve daha uzunca bir süre bunun tadını çıkarmak istiyorum.

Bir de kimsenin tam olarak iyi olamayacağını öğrendim. İçimizde karanlık yönlerin insan olmamızın bir gereği olduğunun bilincine varmak beni çok rahatlattı. Böylece ruhuma eziyet etmemeyi onu sevip öyle kabul etmek bana huzur veriyor .

Ruhumun yaşlanmayacak olgunlaşacak ama yaşlanmayacak!!!

Sonuç ne derseniz ben uzunca bir süre bu yaşta kalacağım. Yıllarca 49 da kalan annem gibi benim de tercihim 36. Hadi sorun, çekinmeyin sorun sorun kaç yaşındasın diyeJ

0 yorum:

Yorum Gönder

 
;